17 Mart 2018 Cumartesi

Hawking'in Ardından...


Life would be tragic if it weren’t funny.
Stephen Hawking
Geçtiğimiz hafta dünyanın yaşayan (artık maalesef yaşamayan) en zeki insanını kaybettik. Sabah işe giderken dinlediğim radyo kanalından öğrendim haberi. Bir süre algılamakta zorlandım. Sanırım kendisine iki yıl ömür biçilmesinden sonra 55 yılı devirdiği için, daha uzun süre bize kara deliklerle ilgili espriler yapacağına inanıyordum.
Doğruyu söylemek gerekirse bir dönem bayılarak izlediğim Simpsons’ta kendisine yer verilene kadar benim için çok zeki, engelli bir bilim insanıydı sadece. Kara deliklerle ilgili araştırmaları vardı işte o kadar…
 Ancak ne zaman bahsettiğim çizgi filmde metalik sesiyle konuşan, espri yapan bir insan olarak karşıma çıktı, o zaman algıladım onun aslında sadece bir bilim insanı olmadığını.
Kaslarını hareket ettiremeyen, konuşamayan yazamayan ama bilim dünyasını alt üst edebilecek kadar zeki, çalışkan ve inatçı biriydi ve insandı her şeyden önce. Sadece beyin değildi. İlk o zaman merak ettim yaşam öyküsünü. Okuduklarımdan çok etkilendım. Yüzlerce kasımızı hiç zorlanmadan hareket ettirebildiğimiz  halde kolaylıkla pes edebilen biz sıradan insanlar için ibret tablosuydu sanki hikayesi. (Tabi bunu fark etmemde yaşımın o dönemde otuza yaklaşmış olmasının da etkisi vardı galiba🙂)
Ailece bayılarak izlediğimiz dizi “Big Bang Theory”de karşılaştık çok geçmeden kendisiyle. En sevdiğim dizi karakteri, sicim teorisi üzerine çalışan yeni nesil fizikçi Sheldon Cooper’ın sürekli tacizlerine maruz kaldığı sahneler, her izlediğimde ilk kez izliyormuşum gibi güldürdü beni.  
Daha sonra yaşam öyküsünün anlatıldığı, kendi kuramı ile aynı adı taşıyan “Theory of Everything”i izlediğimde bir kez daha hayran oldum ona. Öyle fizikten çok anladığımdan falan değildi hayranlığım. Bir insanın yaşadıkları karşısında bu kadar güçlü durmasındandı, bu kadar zeki olmasından, bu kadar çok çalışmasındandı.
Ve ben her ne kadar farkında olmadan onun ölümsüz olduğunu düşünmüş olsam da artık aramızda değil. Galileo’nun ölümünün 300. yılında doğmuştu, Albert Einstein’ın doğum gününde aramızdan ayrıldı. Gelişi de gidişi de havalı oldu yani.  Çocukları, arkasından “olağanüstü” bir insan olduğunu söylemişler. Daha iyi bir tanım olamazdı sanırım.  Ömrü belki evrenin sırrını açıklamaya, her şeyin teorisini kanıtlamaya, yetmedi ama bize başka bir şey kanıtladı. Evrende saklı olan en büyük sırrın umut olduğunu, yaşadıkça ve çalıştıkça umudun hep var olacağını!






Kitaplara ve Okumaya Dair

  KİTAPLARA VE OKUMAYA DAİR “Akşam vakti, büyüleyici bir masalın tam ortasındaki bir çocuğa, kerameti kendinden menkul bir gerekçe göstere...