31 Mayıs 2019 Cuma

Feyza Hepçilingirler ile "Off Dilim" üzerine söyleşi







Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.
Mustafa Kemal ATATÜRK/ 1 Kasım 1932
Çok şanslıyım ki çalıştığım okulda okuma kültürü ve öğrencilerimize okuma alışkanlığı kazandırma çalışmaları eğitimin önemli bir parçası olarak kabul görmekte, okuma alışkanlığının hayata geçmesi için okul çapında  çeşitli proje ve etkinlikler yapılmakta. Bunlardan biri de öğrencilerin ve öğretmenlerin keyifle katıldığı yazar söyleşileri…  "Kültür Kitabı" olarak adlandırılan, her öğrencinin okuma listesinde yer alması beklenen, özel olarak seçilmiş kitapların yazarlarını daha yakından tanımak ve okunan kitabı bir de yazarı ile birlikte değerlendirmek amacıyla yapılan bu söyleşilerde okulumuz her yıl Türk Çocuk Edebiyatı’nın önemli yazarlarını ağırlamakta. Bu söyleşilerin yapılması beni her zaman çok mutlu edip heyecanlandırmıştır. Çünkü işim gereği çocuklar için kitap yazabilen insanların büyülü, hayal güçlerinin sınırsız olduğunu bilecek kadar çok çocuk kitabı okudum. Ancak bu yıl yapılan söyleşilerden birinde; büyünün, hayal gücünün etkisinin dışında her zamankinden daha çok heyecanlanmamın farklı bir nedeni vardı: Bu kez konuğumuz Feyza Hepçilingirler’di. Kitaplarını severek okuduğum, her kitabını takip ettiğim bir yazar olmasının dışında çok büyük bir önemi vardı benim için bu konuğun. Feyza Hepçilingirler, lise yıllarında öğrencisi olma şansını yakaladığım Türkçe öğretmenimdi aynı zamanda. Onu tanıdığımda on altı yaşındaydım. Bir yazarı tanımış olmak, kitap okumaya duyduğum sevgiyle birleşince kendisi- hiç farkında olmadan- benim için önemli bir rol model oldu ve zihnimde hep öyle kaldı. Aydın, okuyan, yazan, toplum meseleleri ile ilgilenen bir kadın olmanın önemini kavramamda beni etkilemiş insanlardan biri olarak anılarım arasında yer aldı. Onu tanıdığım yıl “Kırlangıçsız Geçti Yaz” ve “Eski Bir Balerin” isimli kitaplarını okudum, sonra da yazdığı her kitabı takip ettim. Bu arada “Kara Kuzunun Kulağı” isimli kitabı altı yaşındaki oğlumun en sevdiği kitaplar arasına girdi, gittiğimiz her yere çantasında bizimle birlikte geldi.
Geçen dönem öğrencilerimden birinin elinde gördüm “Off Dilim”i…  Öğretmenlerinin bir dönem öğretmeni olmuş ünlü yazarın kitabını okuma fikri onları çok heyecanlandırdı, yazarın davetimizi kabul etmesi de beni. Hemen alıp okuduk kitabı. Yaptığımız ön çalışmalarda öğrencilerimizin Türkçenin doğru kullanımının önemini kavradıklarını görmek, bunu önemsemeye başladıklarını hissetmek beni çok mutlu etti. Öğrencilerimizin bu konudaki farkındalığı, her yıl çok önem vererek üzerinde durduğumuz "Dünya Ana Dili Günü" çalışmaları sırasında gelişmeye başlamıştı. Dünya üzerinde bazı dillerin neden yok olduğunu, bununla neden mücadele edilmesi gerektiğini kendi yaş düzeylerine uygun olarak öğrenmişlerdi. "Off Dilim"i okuduktan sonra yaptığımız ön çalışmaları bunun üzerine inşa ederek dilimizin sadece yok olmaması için değil kirlenmemesi için de çok çalışmamız gerektiğini anladık ve heyecanla söyleşi gününü beklemeye başladık. Bu arada ben de yıllar önce okuduğum "Türkçe Off"u tekrar okudum. Sevgili hocamın bu kitabı yazmasından sonra, geçen yıllarda dilimizin büyük bir hızla kirlenmeye devam ettiğini üzülerek fark ettim. Bir yetişkin, bir öğretmen olarak bu konuda yapabileceklerim üzerinde düşündüm. İşte bu farkındalıklarla Türkçe’nin doğru kullanılmasının, dilimizin yabancı sözcüklerden arındırılmasının önemi üzerine harika bir söyleşi gerçekleştirdik. Bilgisayar ve hızlı haberleşme ağlarının hayatımıza girmesiyle birlikte doğan yeni, kısaltılmış, kısıtlanmış bir Türkçenin herkesin diline nasıl yerleştiğinden, günlük hayatta sık sık yapılan dil yanlışlarından konuştuk. Hayatımızı en çok etkileyen kültürel öge olan dilin sadece bir iletişim aracı olmadığını, onu doğru kullanmamanın meydana getireceği iletişim kazalarını tartıştık.  Öğrencilerimiz, “Off Dilim”de yer alan karakterlerin çok sempatik olmalarının da etkisiyle bir solukta okudukları kitapla ilgili söyleşiye büyük bir ilgiyle katıldılar. Dilimize sahip çıkmanın önemini kavrarken Feyza Hepçilingirler’e yazdıkları mektuplarda Türkçeyi doğru kullanacaklarına dair söz verdiler. 
Her konuda olduğu gibi dilimizi doğru kullanma konusunda da ağacın yaşken eğileceğine inanıyorum. Ata’mızın istediği gibi, dilimizin yabancı dillerin boyunduruğundan kurtulması için, çocuklarımızın Türkçeyi doğru kullanması için çok çalışmalıyız. Gelecek nesillere temiz bir dili miras bırakabilmek için biz yetişkinlere de düşen önemli bir görev var: İşe kendi dilimizi yabancı sözcüklerden arındırmakla, dolambaçsız ama kısaltmasız bir dil kullanmakla başlayabiliriz. 

Kitaplara ve Okumaya Dair

  KİTAPLARA VE OKUMAYA DAİR “Akşam vakti, büyüleyici bir masalın tam ortasındaki bir çocuğa, kerameti kendinden menkul bir gerekçe göstere...