Bir
çocuğa başardıkları kadar değer verirsen, olduğu gibi yaşamaya devam eder.
Eğer bir çocuğa
başarabilecekleri kadar değer verirsen, ulaşabileceği en yüksek noktaya kadar
yükselir.
Goethe
Sınıfımızda
olumlu dil kullanmanın öğrencilerimizin pozitif motivasyonu üzerindeki
etkilerini hepimiz biliriz. Yanlış olan davranışı vurgulamak yerine yapılması
gerekeni söylemenin özellikle küçük yaş gruplarında daha kolay anlaşıldığını görmek,
her gün defalarca şahit olduğumuz bir durumdur. İnsan zihninin olumsuz
mesajları algılamadığını, olumsuzluk eki ile biten bütün sözcüklerin zihnimiz
tarafından olumluya dönüştürülerek algılandığını bildiğimiz için örneğin sınıf
kurallarını hep olumlu cümleler haline getirerek yazmaya özen gösteririz. “Okul
binasının içinde koşmam.” cümlesinin yerine “Okul binasının içinde daima
yürürüm.” cümlesini yazarız. Özellikle
akademik süreçte öğrencilerimize geribildirim verirken gelişmeye açık yönlerini
ve ilerleme kaydettikleri noktaları daha çok vurgularız.
Bütün
bunlara rağmen, kendisini başarısız hisseden, yapamayacağına inanmış
öğrencilerimizi yapabileceğine inandırma konusunda zaman zaman kendimizi
çaresiz hissederiz. Ne yapsak olmaz. Çünkü çağrışımlar sadece kavram ve
sözcüklerle sınırlı değildir.
Daniel
Kahneman’ın “Hızlı ve Yavaş Düşünme” isimli 2002 Nobel Ekonomi Ödülü almış olan
kitabında yer alan “Florida Etkisi” adlı
deneyi okurken, sadece pozitif geribildirimler vererek öğrencilerde başarı
duygusunu tetiklemenin pek de kolay olmadığını fark ettim. Deneye göre eylem ve
duygularımız farkında bile olmadığımız olaylar tarafından tetiklenebiliyor.
John Bargh
ve arkadaşları, New York Üniversitesi öğrencilerinden seçilmiş bir grupla
yaptıkları deneyde öğrencilerden, karışık olarak verilmiş beş sözcüğün dördünü
kullanarak cümleler oluşturmalarını istediler. Bir grup öğrenciye sıradan
cümleler kurabilecekleri sözcükler verilirken, bir grup öğrenciye verilen
sözcükler yaşlılık ve yaşlı insanlarla ilgili sözcükleri içeriyordu. Florida,
unutkan, kel, ak, kırışıklık gibi… Denekler bu görevi tamamladıktan sonra,
başka bir deney için koridorun diğer ucunda bulunan sınıfa gönderildiler ve
deney aslında bu kısa yürüyüşten ibaretti. Yaşlılıkla ilgili sözcüklerden
cümleler kuran denek grubu koridorun diğer ucuna ilk deney grubundan daha uzun
sürede yürümüşlerdi. Deneyde “yaşlı” sözcüğü hiç kullanılmadığı halde, verilen
sözcüklerin yaşlılıkla ilgili düşünceleri tetiklediği gözlemlenmiştir. Bunun
tam tersini kanıtlayan deneylerin de yapılmış olduğunu okudum sonradan.
Bu deneyi
okuduktan sonra, sadece olumsuz sözcüklere değil, olumsuz çağrışım yapacak her
türlü değişkene dikkat etmem gerektiğini kavradım. Basit, sıradan ifadelerin
bile zaman zaman duygu ve düşüncelerimizi olumsuz yönde etkileyebileceğini fark
ettim. Kullandığımız sözcüklerde ve çağrışım yapabilecek tüm değişkenlerde öğrencilerin
yapabildiklerinden çok yapabileceklerine olan inancımızı vurguladığımız
tetikleyiciler kullanmamız önemli. Başarabilecekleri kadar değer verdiğimiz tek
bir çocuğun bile ulaşabileceği en yüksek noktaya çıkmış olduğunu görmek… Bir
öğretmen için bundan daha değerli ne olabilir ki?
2 yorum:
Bilgilerin paylaştıkça güzelleşeceğine ve güçleneceğine inanıyorum.İyi ki bloğunu kurdun ve yazmaya başladın arkadaşim. Yazılarını keyifle okuyorum. Berat Hazıray
Merhabalar, öncelikle güzel yazınız ve düşünceleriniz için teşekkür ederim. Severek okudum. Yazının başındaki Goethe'ye ait alıntının hangi kitaba ait olduğunu öğrenmek isterim. İyi çalışmalar.
Cem..
Yorum Gönder