18 Şubat 2018 Pazar

Florida Etkisi


Bir çocuğa başardıkları kadar değer verirsen, olduğu gibi yaşamaya devam eder.
Eğer bir çocuğa başarabilecekleri kadar değer verirsen, ulaşabileceği en yüksek noktaya kadar yükselir.
Goethe
Sınıfımızda olumlu dil kullanmanın öğrencilerimizin pozitif motivasyonu üzerindeki etkilerini hepimiz biliriz. Yanlış olan davranışı vurgulamak yerine yapılması gerekeni söylemenin özellikle küçük yaş gruplarında daha kolay anlaşıldığını görmek, her gün defalarca şahit olduğumuz bir durumdur. İnsan zihninin olumsuz mesajları algılamadığını, olumsuzluk eki ile biten bütün sözcüklerin zihnimiz tarafından olumluya dönüştürülerek algılandığını bildiğimiz için örneğin sınıf kurallarını hep olumlu cümleler haline getirerek yazmaya özen gösteririz. “Okul binasının içinde koşmam.” cümlesinin yerine “Okul binasının içinde daima yürürüm.” cümlesini yazarız.  Özellikle akademik süreçte öğrencilerimize geribildirim verirken gelişmeye açık yönlerini ve ilerleme kaydettikleri noktaları daha çok vurgularız.
Bütün bunlara rağmen, kendisini başarısız hisseden, yapamayacağına inanmış öğrencilerimizi yapabileceğine inandırma konusunda zaman zaman kendimizi çaresiz hissederiz. Ne yapsak olmaz. Çünkü çağrışımlar sadece kavram ve sözcüklerle sınırlı değildir.
Daniel Kahneman’ın “Hızlı ve Yavaş Düşünme” isimli 2002 Nobel Ekonomi Ödülü almış olan kitabında yer alan  “Florida Etkisi” adlı deneyi okurken, sadece pozitif geribildirimler vererek öğrencilerde başarı duygusunu tetiklemenin pek de kolay olmadığını fark ettim. Deneye göre eylem ve duygularımız farkında bile olmadığımız olaylar tarafından tetiklenebiliyor.
John Bargh ve arkadaşları, New York Üniversitesi öğrencilerinden seçilmiş bir grupla yaptıkları deneyde öğrencilerden, karışık olarak verilmiş beş sözcüğün dördünü kullanarak cümleler oluşturmalarını istediler. Bir grup öğrenciye sıradan cümleler kurabilecekleri sözcükler verilirken, bir grup öğrenciye verilen sözcükler yaşlılık ve yaşlı insanlarla ilgili sözcükleri içeriyordu. Florida, unutkan, kel, ak, kırışıklık gibi… Denekler bu görevi tamamladıktan sonra, başka bir deney için koridorun diğer ucunda bulunan sınıfa gönderildiler ve deney aslında bu kısa yürüyüşten ibaretti. Yaşlılıkla ilgili sözcüklerden cümleler kuran denek grubu koridorun diğer ucuna ilk deney grubundan daha uzun sürede yürümüşlerdi. Deneyde “yaşlı” sözcüğü hiç kullanılmadığı halde, verilen sözcüklerin yaşlılıkla ilgili düşünceleri tetiklediği gözlemlenmiştir. Bunun tam tersini kanıtlayan deneylerin de yapılmış olduğunu okudum sonradan.

Bu deneyi okuduktan sonra, sadece olumsuz sözcüklere değil, olumsuz çağrışım yapacak her türlü değişkene dikkat etmem gerektiğini kavradım. Basit, sıradan ifadelerin bile zaman zaman duygu ve düşüncelerimizi olumsuz yönde etkileyebileceğini fark ettim. Kullandığımız sözcüklerde ve çağrışım yapabilecek tüm değişkenlerde öğrencilerin yapabildiklerinden çok yapabileceklerine olan inancımızı vurguladığımız tetikleyiciler kullanmamız önemli. Başarabilecekleri kadar değer verdiğimiz tek bir çocuğun bile ulaşabileceği en yüksek noktaya çıkmış olduğunu görmek… Bir öğretmen için bundan daha değerli ne olabilir ki?

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Bilgilerin paylaştıkça güzelleşeceğine ve güçleneceğine inanıyorum.İyi ki bloğunu kurdun ve yazmaya başladın arkadaşim. Yazılarını keyifle okuyorum. Berat Hazıray

Adsız dedi ki...

Merhabalar, öncelikle güzel yazınız ve düşünceleriniz için teşekkür ederim. Severek okudum. Yazının başındaki Goethe'ye ait alıntının hangi kitaba ait olduğunu öğrenmek isterim. İyi çalışmalar.

Cem..

Kitaplara ve Okumaya Dair

  KİTAPLARA VE OKUMAYA DAİR “Akşam vakti, büyüleyici bir masalın tam ortasındaki bir çocuğa, kerameti kendinden menkul bir gerekçe göstere...