Bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar öbürlerinden daha
eşittir. / George Orwell
Bütün kitaplar eşittir ama bazı kitaplar öbürlerinden daha
eşittir. / Cemal Üster
Geçtiğimiz
ocak ayında Kolektif Sanat Atölyesi B.iz Mekân’da harika bir söyleşiye
katıldım. Katıldığım günden bu yana
deneyimimi yazıya dökmek istesem de sürekli erteledim. Yazmak istedim çünkü
söyleşiden çok keyif aldım. Erteledim çünkü bu kadar önemli bir eser hakkında
yazmak çok zordu. Hayvan Çiftliği; üzerine çok yazılmış, çok yorum yapılmış bir
peri masalı. Bütün hayvanların eşit ama bazılarının öbürlerinden daha eşit
olduğu bir peri masalı…
Eseri ilk
okuduğumda yıl 2004’tü ve çok etkilenmiştim. Çok gençtim ve zaten dünyaya
açılan her pencereden etkilenmeye çok istekliydim. Aradan on beş yıl geçtikten sonra ikinci kez
okuduğumda yine çok etkilendim ama bu kez durum farklıydı. İkinci okuyuşumda
yaşadığım deneyim, bir çağdaş klasiği okuyup bitirmenin çok ötesindeydi. Bu kadar
etkilenmemin en önemli nedeni, hayatımda yeri çok özel olan felsefe öğretmeni
Duygu Çağlar’ın (kendisi nikâh şahidim aynı zamandaJ) ayrıntılı araştırma ve
notlarını paylaşarak kitaptaki olay ve karakterlere farklı bir açıdan bakmamı
sağlaması. Bir de gerek dünyada
gerekse ülkemizde iktidar kavramının, aradan geçen on beş yıllık süre içinde çok
değişmiş, köprünün altından çok sular akmış olması… Duygu Çağlar bu çalışma
sırasında, yaptığımız okumadan yola çıkarak kendimize öncelikle “İnsan nasıl
bir varlıktır?” sorusunu sormamızı sağladı ardından bir kitabı farklı
şekillerde nasıl değerlendirebileceğimize dair ipuçları verdi.
Ekim
devriminin sert bir eleştirisi olan “Hayvan Çiftliği”nin başkişileri
hayvanlardır. Bir çiftlikte kötü şartlarda yaşayan hayvanlar… Kendilerini
sömüren insanlara başkaldırıp çiftliğin yönetimini ele geçirirken tek amaçları
daha eşitlikçi, herkesin refah içinde yaşadığı bir toplum oluşturmaktır. Kısa
bir süre sonra iktidarı en akıllıları olan domuzlara devrederek eskisinden daha
acımasız yönetildikleri bir toplumun içine düşerler. İsimleri tesadüfen
koyulmamış olan “dört ayak”lar aslında George Orwell’in eleştirilerinden
nasiplerini alan liderlerdir. Yazar, eleştirdiği sistemin ve kişilerin adını
vermese de kolaylıkla benzetmeler yapabilmemizi sağlayacak noktalara değinir. Hayvanlar
üzerinden, insan denilen varlığın iktidarı eline geçirince neler yaptığını,
iktidarın aslında hayatımızın her yerinde, her alanda karşımıza çıktığını,
kitabı okudukça endişeyle fark etmemizi sağlar. Ele geçiren insanların iktidarı
doğru kullanması için biz iktidarı verenlerin hiçbir şey yapmadığımızı, mevcut
konfor alanımızdan taviz vermemek için her şeye “evet” diyerek nasıl mutsuz
insanlara dönüştüğümüzü görmemizi ister. Kendimizi kitabın sayfalarını çevirdikçe iktidarın cinsiyetinin neden erkek olduğunu, iktidar kadınlarda olsa dünyanın farklı bir yer olup olmayacağını sorgularken buluruz.
Her satırında
hem tarihi hem de yaşadığımız dönemi, bizi yönetenleri, güç kavramını bir kez
daha sorgulatan eser, yazılmasının üzerinden bu kadar uzun zaman geçmesine
rağmen günümüz siyasetine de ışık tutuyor. Bugün de etrafımıza baktığımızda, iktidarı
elinden kaçırmamak için güç kullanmaktan çekinmeyen Napoleonları, hiç durmadan
çalışan ve tek amacı daha çok çalışmak olan işçi at Boxerları, az konuşan,
huysuz, her yeniliğin geçici olduğunu bilen eşek Benjaminleri, iktidara
başkaldırmadan yaşayan hayvanların öldükten sonra kavuşacakları şeker dağlarını
anlatan din bilimci karga Moses’i, tek derdi şeker yemek ve kurdeleler takmak olan kısrak
Moly’yi insana dönüşmüş halde görebiliriz. Zaten iktidarların her başı sıkıştığında kendilerine mutlaka bir domuz Snowball bulduklarına, toplumun okuma yazma bilen aydını keçi Murriel sorumluluğunu yerine getirmediği için okuma yazma bilmeyen cahil kesimin sistemi nasıl etkilediğine her gün şahit olmuyor muyuz? Özellikle de her krizde koro halinde
“Dört ayak iyi, iki ayak kötü” diyerek ayaklanmaları önleyen koyunlar,
iktidarı korumak için salyalarını akıtan ve ısırmaktan çekinmeyen köpekler her yerde karşımıza çıkmıyor mu? Kitabın sonunda kendime soruyorum peki ben kimim? Pink Floyd’a "Animals" albümü için ilham veren hayvanlardan hangisiyim?
6 yorum:
Çok once okuduğum bir kitabın yorumunu bugün okuduğumda çok daha fazla etkilendim. Bildiğimiz, bilmediğimiz kitapları önümüze karşılıksız sunduğun için çok teşekkür ederim sevgili Funda:)
Canım, bir zamanlar okuduğum, bildiğim bir kitabın yine, yeniden beklemediğim anda karşıma çıkması çok güzel oldu. Seni seviyorum sevgili kitap kurdum.
Geçmişte yaşanan ve yine aslında bugün hiç değişmeden bize dayatılan sistemin en iyi şekilde eleştirildiği ve anlatıldığı çok güzel bir kitaptı.Yorumun çok güzeldi, kalemine sağlık canım:)
Cok güzel bir degerlendirme.kutluyorum.
Bir kitabın harika bir sistem eleştirine dönüşmesi ve geçen onca zamana rağmen bozuk düzenin devam etmesi... Sevgili Funda, yazını beğenerek okudum, kalemine sağlık. Bir öğretmen olarak; senin gibi okuyan, araştıran, düşünen ve yazan öğretmenlerin gerçek ışık olduğuna inanıyorum. İyi ki varsın...
Şimdi gözlerimi kapadım, yeniden kitabı okuduğum ana döndüm. O gün de sistem aynıydı, bugün de sistem aynı. Gelecekte de sist...
Yok yok, senin gibi öğretmenlerle değişir sistem:) Kalemine sağlık...
Yorum Gönder